21 Mayıs 2015 Perşembe

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Yılmaz Güney

Sinema öncesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverekli ve annesi Vartoludur. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.

Sinemaya başlaması[değiştir | kaynağı değiştir]

Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan'ın Karasevdası'nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.
İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.

Cezaevi ve firari yılları[değiştir | kaynağı değiştir]

Yılmaz Güney, 1972 yılında "devrimcilere yardım ve yataklık yaptığı" gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yılEndişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.[3][4]
Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikayesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.[5]
Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı[6]. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da Duvar filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi olmuştur.
Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi. Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'na gömüldü.

Önemli filmleri[değiştir | kaynağı değiştir]

Yılmaz Güney 114 filmde oyunculuk, 26 filmde yönetmenlik, 15 filmde yapımcılık, 64 filmde ise senaristlik yapmıştır. Ayrıca bir filmin yazarı "Düzen (1978)" olup, bir filmin de "Yol, (1981)" kurgusunu yapmıştır. Aşağıdaki tabloda Güney'in bazı önemli filmleri yer almaktadır.
Yılmaz Güney'in önemli filmleri
YılFilmGörevi[7][8]NotlarKaynak
OyuncuSenaristYönetmenYapımcıKurgu
1966Hudutların KanunuEvetEvetEvetEvet[9][10]
1968Seyyit Han (Toprağın Gelini)Evet[11]
1967Çirkin Kral AffetmezEvetEvet[12]
1969Bir Çirkin AdamEvetEvet[13][14]
1969Bir Çirkin AdamEvetEvetEvetEvet[15]
1970UmutEvetEvetEvetEvet
Yılmaz Güney'in Pere Lachaise Mezarlığı'ndaki mezarı.

Kitapları[değiştir | kaynağı değiştir]

Kaynaklar[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Fatoş Güney röportajı, Hürriyet, 5 Mart 2000
  2. ^ İnsan, militan ve sanatçı Yılmaz Güney. Güney Filmcilik yayınları. Kendi ağzından kısa yaşam öyküsü: s. 16: "1937 yılında, Türkiye'de, bir güney şehri olan Adana'nın Yenice köyünde doğdum. Kürt asıllı, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biriyim."
  3. ^ Yılmaz Güney ve Hakim Sefa Mutlu o gece gazinoya aileleriyle gelmiş ve iki taraf da alkollü oldukları için basit bir tartışma ölümlü bir olaya evrilmiştir10 Şubat 2000 tarihli Hürriyet haberi 19 Kasım 2010 tarihinde erişilmiştir
  4. ^ "Yılmaz Güney kardeşimi vurdu, bizim söz hakkımız yok mu?" Zaman gaz., 19.9.2012
  5. ^ Yılmaz Güney kronolojisi 19 Kasım 2010 tarihinde erişilmiştir
  6. ^ 1982 Cannes Film Festivali, kazanan filmler:Missing ve Yol, İMDB
  7. ^ "Yılmaz Güney"
     (İngilizce). Internet Movie Database. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  8. ^ "Yılmaz Güney". SinemaTürk. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  9. ^ "Ala Geyik" (Türkçe). telifhaklari.gov.tr. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  10. ^ "Ala Geyik" (Türkçe). sinematurk.com. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  11. ^ "Tütün Zamanı" (Türkçe). telifhaklari.gov.tr. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  12. ^ "Karacaoğlan'ın Kara Sevdası" (Türkçe). telifhaklari.gov.tr. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  13. ^ "Bu Vatanın Çocukları" (Türkçe). telifhaklari.gov.tr. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  14. ^ "Bu Vatanın Çocukları" (Türkçe). sinematurk.com. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  15. ^ "Dolandırıcılar Şahı" (Türkçe). telifhaklari.gov.tr. Erişim tarihi: 16 Şubat 2012.
  16. ^ "kitap.antoloji.com". Erişim tarihi: 20 Mart 2012.

19 Mayıs 2015 Salı

Fox TV'de "Sesi Çok Güzel" yarışmasındaki performansı ile dikkat çektiken sonra Ergani'deki evinde saldırıya uğrayan ve kafasından vurulan Mutlu Kaya'nın babası "3-4 kişi evin önüne gelmiş. Kapıyı çalmış. Mutlu, komşu zannederek, kapıyı açıyor. Kapıyı açınca başına ateş ediyorlar." demişti abisi ise bugün evin tarandığını kardeşinin öyle vurulduğunu söyledi.


Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde önceki gece silahlı saldırı sonucu kafasından vurulan Mutlu Kaya’nın abisi Muhammet Kaya Radikal’e konuştu. Mutlu vurulurken yanında 14 yaşındaki kardeşi olduğunu söyleyen Kaya, “Gece 03:00 civarında dışarından ev taranıyor. O sırada salonda yemek yiyen Mutlu kafasından vuruluyor. Bu duruma tanık olan küçük kardeşim hala şokta. Biz aile olarak ses yarışmasında Mutlu’ya destek verdik. Bizim töreyle işimiz olmaz. Ancak hedef gösteriliyoruz. Mutlu’nun sağlık durumu iyiye gidiyor’’ dedi.
 
‘MUTLU YOĞUN BAKIMDA, 14 YAŞINDAKİ KARDEŞİM ŞOKTA’
 
Muhammet Kaya şöyle konuştu:  “Saldırı ablamın evinde oluyor. Olay sırasında evde Mutlu, ablam, yiğenim ve 14 yaşındaki erkek kardeşim bulunuyor. Yeğenim uyuduktan sonra erkek kardeşim sınavı olduğu için Mutlu’yla beraber ders çalışıyor. Erkek kardeşim acıktığını söyleyince ablam yemek hazırlamak için mutfağa giriyor. O sırada dışarıdan eve ateş açılıyor. Ev taranıyor. Ev müstakil ve giriş katı olduğu için kurşunlardan biri Mutlu’nun başına isabet ediyor. Olay sırasında Mutlu’nun vurulmasına tanıklık eden 14 yaşındaki kardeşim bağırıyor. Kendisi halen şokta.
 
 
‘BİZİM TÖREYLE İŞİMİZ OLMAZ’
 
Olay sonrasında hakkımızda çok haber yapıldı. Mutlunun töre kurbanı olduğu ve aşireti tarafından vurulduğu iddia edildi. Bizim ne aşiretle ne de töreyle hiçbir şekilde işimiz olmaz. Ben zaten öğretmenim. Ailemiz okumuş modern bir aile. Bizim ailede hiçbir şekilde baskı olmaz. Böyle bir olay ilk kez başımıza geliyor. Ben kız kardeşime destek verdim. Babam, amcalarım, dayılarım hepsi bu yarışmada Mutlu’ya destek verdi. Biz aile olarak Mutlu’nun arkasındaydık. Ancak haberlerde hedef gösterildi. Haberlerde Mutlu’nun babamız tarafından vurulduğu yazıldı. Kesinlikle böyle bir durum yok. Gerçekler kısa bir süre sonra ortaya çıkacak. Zaten olayla ilgili emniyetin göz altıları bulunuyor. Durum araştırılıyor.
 
 
‘TÜRKİYE’NİN HER YERİNDEN DESTEK ALIYORUZ’
 
Saldırı geç saatte olduğu için olayda görgü tanığı yok. Ancak oturduğumuz caddede kamera kayıtları bulunuyor. Polis kamera kayıtlarına inceliyor. Olayla ilgili gözaltılar yapıldı. Polis kimin saldırı yaptığını söylemedi. Ancak saldırı yapanın Erganili olmadığını söyledi. Saldırı sonrası birçok insan hastaneye akın etti. Dünden beri telefonlarım susmuyor. Türkiye’nin her yerinden destek ve iyi sağlı temennilerini alıyoruz. İnsanlar Mersin’denErzurum’dan İstanbul’dan bizi arayarak Mutlu’nun sağlığı için duacı olduklarını söylüyor.”

23 Nisan 2015 Perşembe

hayat cok guzel be sevimli cirkin esmer sarisin siyah zenci beyaz cok degisk be

Dünyanın En Çok Aranan Adamı


Snowden’ı binlerce gizli kriptolu hükümet belgesini, hükümetin vatandaşlarına uyguladığı izleme, denetleme programlarını afişe etmeye iten neydi?
Geçen haftanın en çok konuşulan röportajlarından biri şüphesiz Wired dergisinden James Bamford’un Rusya’da gerçekleştirdiği Edward Snowden görüşmesiydi.
Bamford, Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı NSA hakkında sayısız yazı ve kitap yazmış, UC Berkeley’de profesör unvanı alan, bol ödüllü bir gazeteci. Ayrıca, eski NSA itirafçısı Thomas Drake’in savunması için danışmanlık da yapan Bamford’un Snowden röportajı, şimdiden ‘yüzyüze yapılmış en uzun ve detaylı gazetecilik röportajlarından biri’ unvanını aldı bile.
Bamford’un açılış paragraflarında bu röportaj için dokuz ay boyunca Rio de Janeiro, Berlin ve New York’a birden fazla seyahat ettiğini ve orada arabulucularla yaptığı görüşmeleri öğreniyoruz. Tıpkı Snowden gibi, Bamford da NSA için Vietnam Savaşı sırasında Hawaii’de çalışmış, hatta ABD vatandaşlarının hukuksal olmayan yollarla bugünkü gibi dinlendiğine, her görüşmenin kaydedildiğine şahit olunca o da itirafçı olmuş.
Bamford, bu kadar işi sadece tek bir sorunun cevabı öğrenmek için yaptığını söylüyor: Snowden’ı binlerce gizli kriptolu hükümet belgesini, hükümetin vatandaşlarına uyguladığı surveillance (gözetim, izleme, denetleme) programlarını afişe etmeye iten neydi?
Bamford’un da okuduğu, Greg Miller tarafından kaleme alınan yeni Washington Post raporunda FBI, CIA ve Dışişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttükleri büyük bir Snowden soruşturmasından bahsediliyor. Snowden’ın Rusya’ya kaçıp an itibariyle de orada ikamet etmesi sebebiyle CIA, Snowden’ın izini süremiyor, bağlantı kuramıyor (Ağustos ayında Rusya hükümeti, Snowden’ın sığınma talebini ve oturma iznini üç yıl daha uzattı). Hakkında ulusal ve geniş çapta bir manhunt (insan avı) başlatılmasına rağmen Snowden rahat ve iyimser gözüküyor ve bir gün mutlaka ABD’ye geri döneceğini düşünüyor. ‘Hükümete hapis cezam için gönüllü olduğumu ilettim’ diyor Snowden, ‘ama ancak doğru amaç ve hüküm doğrultusunda… Cezamdan çok ülkemi ve geleceğini düşünüyorum. Hukukun politik bir silah olarak insanlara karşı kullanılmasına da, insanların bundan korkup haklarını savunmamasına da göz yummamalıyız! Asla bunun bir parçası olmayacağım’ diye devam ediyor.
Snowden, artık elinde olmayan birçok hükümet belgesini First Look Media’ya, gazeteci Glenn Greenwald ve belgesel yapımcısı Laura Poitras’a, The Guardian, The New York Times ve Washington Post gazetelerine teslim etmiş.
Teslim alan kişilerin bunları NSA’ye iade etmeleri ise ihtimal dahilinde gözükmüyor. Bu garip durum NSA ve hükümet yetkililerini bir kısır döngüye, ne olacağını kestirememenin verdiği anksiyeteye ve diplomatik itibar sarsıntısına itse de, Snowden’a göre böyle olmak zorunda değil.
Okuduğum en ilginç kısımlardan biri de buydu: Snowden, hükümetin ya da NSA’in hangi dokümanı, ne zaman ve nasıl çaldığı hakkında bilerek dijital izler bırakıyor. Buna göre Snowden’ın hangi belgeyi çaldığı ortaya çıkarılabilir, hatta bıraktığı dijital izler izlenebilir. ‘Bunu herhangi başka bir ülkenin ajanı olmadığımı onlara kanıtlamak için yaptım’ diyor Snowden. Fakat görünüşe göre sayısı 1,7 milyonu bulan belgelerin denetimi de en az onları korumak ve dijital önlem almak kadar zor. Bunun karşısında NSA sözcüsü Vanee Vines ise ‘Bay Snowden yaptığı işleri tartışmak istiyorsa, bunun yetkilisi biz değil, adalet bakanlığıdır. ABD ye geri dönüp kendisi hakkındaki suçlamalarla yüzleşmelidir’ diyor.
İkinci olarak da, Snowden’ı aşağılayan, vatana ihanetin simgesi haline getiren ve yalnızlaştırma politikası güden ABD hükümetinin elinde onun suçunu ve ihanetin kanıtı olarak gösterilebilecek bir belge bulunmuyor! Milyonlarca belge, kod ve rapor arasında neyin ne olduğu tam olarak hükümet ya da Snowden tarafından bilinmiyor.
Başka bir teoriye göre de, bu kadar bilgi yığınını sızdırmış olan Snowden dışında bir kişi daha  bulunuyor. Eğer bu doğruysa, NSA’in milyonlarca vatandaşından topladığı gizli verileri takip etme ve saklama becerisinden şüphe duyulması gerekir. Bununla ilgili olarak Snowden şöyle soruyor: ‘Hala teknik denetim problemlerini çözemediler. Bazı verilerin ne olduğu, ne için kullanılacağı hakkında hiçbir fikirleri yok. Daha da kötüsü, bu beceriksizlik karşısında ABD halkı tüm bilgilerini depolayan bu kuruma nasıl güvenebilir?’
Peki Snowden’ı böylesi riskli bir karara iten gördüğü hangi şeyler ve bulunduğu hangi konumlardı?
Snowden bu soruya önce İsviçre/Cenevre’deki görevinden bahsederek başlıyor. 2007’de diplomatik pasaport ile İsviçre’deki banka/vergi gizliliği araştırması için Cenevre’ye gönderilen Snowden, burada CIA’in kendi deyimiyle ‘ahlaki ihlalleri’ne tanık oluyor: görevlilerin radarında olan kişileri sarhoş ederek, daha sonra tahliye paralarını ödeyerek kendilerine ‘borçlu’ kılmalarına, ABD’nin Irak politikasına karşı çıkan, ama hiçbir şey yapamayan ajanların konuşmalarına tanık olmuş. Bush zamanında suçsuz insanların nasıl adım adım takip edildiğini, kumpas kurularak yakalanıp işkencelerden geçirildiğini gösteren verilere ulaşmış.
Daha sonra Dell aracılığıyla NSA Japonya’da çalıştığında, CIA ve ‘drone’larının insanları nasıl katlettiğinin farkına varmış. 2011’de Maryland’e geri dönen Snowden, burada CIA ile çalışmaya devam etmiş; teknik şefler ile birebir çalışıp sistemin zayıf yönleri üzerinde geliştirme yapmış. ‘Bana en zor teknik problemlerini anlatıyorlardı ve onları geliştirip çözmek benim işimdi’ diyor.
Bardağı taşıran damla ise 2012’deki Hawaii görevinde geliyor. Devasa ve karanlık yeraltı tünelinde Dell/NSA için veri analizi yapan Snowden, onu şok eden birçok şeyle karşılaşıyor: ilk olarak, NSA’in İsrail gizli servisi için ülkedeki özel konuşmaları ve e-postaları göndermesi. Ve Snowden itiraf ediyor: ‘Milyonlarca Filistin kökenli Amerikalı’nın özel hayatının bu derece afişe edilmesi, yaptığımız en büyük suiistimal ve tacizdi’.
İkinci olarak da NSA görevlisi Keith Alexander’ın sahip olduğu bir belge ile siyasi muhalefetten CIA’in dikkatini çeken kişilerin pornografik online materyalleri ile izleme istatistiklerinin kaydedildiğini ortaya koyuyor. Buna göre NSA, ‘terörle mücadele’ adına kişisel hassasiyetler ve gizlilik silahını kullanıyor. ‘Ben bu tarz şeylerin 60lı yıllarda (Soğuk Savaş döneminde) kaldığını sanıyordum. Hala orada mıyız? Neden bu zamanda böyle bir şeye alet oluyoruz’ diyor Snowden. 
Snowden’ın daha sonra dikkat çektiği şey, sıradan demokrat bir vatandaş içinse ürkütücü boyutta. Bamford, ‘Snowden, bütün bu gizli veriler içinde istediği herhangi birini kopyalama, yükleme ve transfer etmekte en ufak bir sorun yaşamadığını söylüyor. Çok gizli birkaç doküman dışında tüm veriler NSA çalışanlarına ve ilgili kurumdaki insanlara açık.’
Bamford, Snowden ile otel odasında görüşürken, ABD Meclisi NSA kurumunun vatandaşların e-posta ve telefon görüşmelerini kaydeden yetkisini büyük ölçüde kısıtlamak için oylamaya gitti. ABD vatandaşları, NSA ve onun sorgulanabilir siyasi yetkilerinden Snowden sayesinde haberdar olup, alarma geçtiler. Kongrenin de onayladığı bu karar, Bamford’a göre, Snowden’dan ayrı olarak düşünülemeyecek bir gelişme. ABD Supreme Court (Yüksek Mahkeme) de yakın zamanda hukuksuz dinlenme davalarına bakabileceğini duyurdu. Son araştırmalara göre de, ABD halkının yüzde 55’i Snowden’in Prizma (hükümet organlarına Yahoo, Google ve Microsoft gibi şirketlerden kullanıcı verilerini kopyalayan sistem) itirafçılığını onaylıyor.
‘Benim gibi vatan haini ilan edilen bir insan için bu inanılmaz bir istatistik’ diyor Snowden. Halbuki John Kerry bile yakın bir tarihte ‘Edward Snowden bir vatan haini, bir korkak ve kaçaktır. O, ülkesine ihanet etmeyi seçti’ demişti.
Bu uzun röportajdan sonra değinebileceğimiz ve üzerinde düşünebileceğimiz birkaç nokta var:
1) Snowden eğer vatan haini ise, onun itirafçılığıyla açığa çıkan birçok insan/vatandaşlık hak ihlali ve kamuoyu desteği, onun cezasında nasıl bir etki yapar?
2) Eleştirel hukuk çalışmaları (Critical Law Studies) alanında savunulan - hukuk sisteminin ‘insan’ ve haklarını varolan güç, sınıf ve çıkar ilişkileri ile şekillendirdiği – alternatif kurum arayışları Snowden ve benzeri itirafçılar için ne önerebilir?
3) Ve son olarak da, siyasi şantajı (yatak odası görüntüleri, bilgisayarlara yüklenen virüsler, pornografi ve kişisel hassasiyetler), uluslararası hukuku hiçe sayarak yapılanan savaş ve kontrgerilla sistemlerini normalleştiren modern ulus-devlet, Snowden’ı nasıl yargılayacak? (DG/YY)
* Bu yazı WIRED dergisinin Eylül 2014 sayısında yayımlanan “Edward Snowden: The Most Wanted Man in the World” başlıklı söyleşiden hazırlandı.
* WIRED'da yayımlanan söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz

12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kimdir?

Haber görseli

12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kimdir?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ilk kez halkoyuyla yapılan seçimlerde ilk turda 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Hakkındaki şaibe iddialarıyla birlikte Köşk zırhına bürünen Erdoğan'ın geçmişi yolsuzluk iddiaları ile anılıyor.



Aslen Rizeli olan Recep Tayip Erdoğan 26 Şubat 1954 yılında, Kasımpaşa’da ailesinin üçüncü çocuğu olarak doğdu. Babası Ahmet Erdoğan, annesi ise Tenzile Erdoğan'dır. Babası, deniz yollarında kıyı kaptanı olarak çalışırdı. Babası Ahmet Erdoğan ailesiyle birlikte 13 yaşında Rize’nin Güneysu ilçesinden İstanbul’a göç ettiğinde Kasımpaşa semtine yerleşmişlerdir.

İmam Hatip Okulu’ndan 1973 yılında mezun oldu. Fark dersleri sınavını vererek Eyüp Lisesi'nden de diploma aldı. Ardından 1973 -1974 sezonunda Vatan Caddesi ile Aksaray Caddesi’nin kesiştiği Gürani Sokak’ta bulunan ve 12 Mart 1971’deki askeri darbeden sonra 25 Ağustos 1971 tarihinde yasayla özelleştirilen aslında adı “İstanbul Tuna İktisadi ve Ticari Bilimler Yüksek Okulu” olan Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okuluna kaydını yaptırarak girdi. Recep Tayyip Erdoğan’ın okul numarası 2443 olmasına rağmen Marmara Üniversitesi’nden verilen diplomasında ise öğrenci numarası, 8345 olarak görülmektedir. Okulun devam mecburiyeti olmayan gece bölümünde okudu ve gündüzleri başka işlerde çalıştı.

Üniversite yıllarında aktif sosyal ve siyasi hayatın içinde yer almaya başladı.. Milli Türk Talebe Birliği'ndeki görev yıllarından sonra, 1976 yılında Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığı'na seçildi. 1977 yılında bir konferans münasebetiyle tanıştığı Emine Hanım’la 4 Temmuz 1978’de evlendi. Evliliklerinden 2 erkek, 2 kız olmak üzere 4 çocukları oldu. (Ahmet Burak, Necmeddin Bilal, Esra ve Sümeyye.)
Yolsuzluk davaları durduruldu
27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ve %25,19 oy alarak seçimi kazandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hakkında çok sayıda dava açıldı. Akbil, İsfalt ve İdo hakkında açılan yolsuzluk davaları, milletvekili seçildiği dönemde geçici olarak donduruldu.

Fazilet Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması üzerine, parti içindeki iki farklı görüşü oluşturan milli görüşçüler ve yenilikçiler hareketleri kendi partilerini kurdular. Recai Kutan, milli görüşçüler ile birlikte Saadet Partisini kurarken, Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki yenilikçiler 14 Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdular.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ilk genel kongresinde Erdoğan başkan seçildi. AKP, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde %34.29 oy alarak birinci oldu. Partisinin genel seçimleri kazanmış olması ve de iktidar partisi konumunda yer alması Erdoğan'ı meclise sokmak için yeterli olmadı; çünkü seçim yasağı bulunmaktaydı. Parti başkanlığı ve başbakanlık görevine, bir süre Abdullah Gül baktı.

Siirt milletvekili Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliğinin düşürülmesi ve ardından yapılan 9 Mart 2003'te Siirt seçimleri sonucunda Erdoğan, Siirt Milletvekilliği'ni kazandı ve 22. Dönem Siirt Milletvekili olarak parlamentoya girdi. AKP'nin başkanlığına ve 58. hükümetin istifasını sunması üzerine koltuğundan çekilen Abdullah Gül'den boşalan başbakanlık makamına geçti ve 59. Hükümeti kurarak Türkiye Cumhuriyetinin 59. Başbakanı oldu.

22 Temmuz 2007 tarihinde, meclisin 23. döneminde yapılan seçimlerde AKP %46.6 oy alarak tekrar iktidar partisi oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin 60. Hükümeti'ni kurdu ve tekrar güvenoyu aldı. Erdoğan da ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturdu. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişiklerine ilişkin referandumda evet oylarının %58 oranına ulaşmasıyla Başbakan Tayip Erdoğan'ın öncülük ettiği kampanya tarihi bir başarı gösterdi.

12 Haziran 2011 tarihinde meclisin 24. döneminde yapılan Türkiye genel seçimleri sonucu AKPoyların yüzde 49,8'ini alarak tekrar büyük bir zafer kazandı.
HAKİME "SARHOŞ" DİYE BAĞIRDI
Recep Tayyip Erdoğan ilk olarak 1989 yılında, Beyoğlu Belediye Başkanlığı seçimini kaybettikten sonra, seçim sonuçlarına itiraz için başvurduğu mahkemede hakime "sarhoş" diye hitap etti, bu nedenle bir hafta göz altında tutuldu ve para cezası aldı.

12 Aralık 1997 yılında, Siirt'te yaptığı bir konuşmada Ziya Gökalp'in 1912 yılında Balkan Savaşı için yazdığı Asker Duası adlı şiirini değiştirerek "Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, mü'minler asker / Bu iláhi ordu dinimi bekler / Allahu Ekber, Allahu Ekber" şeklinde okudu ve ülke Atatürk'ün reformlarını takip edenler ve İslam'a inananlar arasında ikiye bölünmüştür anlamına gelen açıklamalar yaptı.
Bu konuşması sonucunda "Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçundan dolayı hakkında dava açıldı. Dava sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi ayrıca bir yıl hapse ve 860 milyon Türk Lirası para cezasına çarptırıldı. Mahkeme bu cezayı dört ay hapis cezası ve 176 milyon Türk Lirası'na düşürdü; Erdoğan Kırklareli’nin Pınarhisar İlçesi Cezaevinde 4 ay mahkum olarak cezasını tamamlayıp 24 Temmuz 1999 tarihinde cezaevinden çıktı.
Deniz Generi e.V davası ve Erdoğan
Dini duyguları sömürerek yaklaş k 21 bin yarıd ımseverden 40 milyon Avro’yu aşkı n para toplayan, bu nedenle de “doland rı cı lı k ve emniyeti suistimal”den yarg lanan Frankfurt’taki Deniz Feneri e.V. davas ı sanı klar ı Başbakan Erdoğan ile yakın ilişkileri ile dikkat çekti.San ıklardan Mehmet Gürhan Deniz Feneri’nden önce Kanal 7’nin Avrupa’daki en önemli ismiydi. Gürhan Almanya’da Erdoğan’la bir araya gelmişti. Kuryelikle suçlanan RTÜK Başkan Zahid Akman, Almanya’da çok sayı da şirketi Gürhan’a teslim etmişti.
17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonları
Başbakan Erdoğan 17 Aralık'ta başlayan ve AKP'ye uzanan Türkiye'nin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun darbe olduğunu iddia etti. Operasyondan sonra Erdoğan ve çocukları arasında geçtiği iddia edilen birçok ses kaydı internete düştü. Erdoğan bu kayıtların montaj olduğunu savundu. Bilal Erdoğan'a ait TÜRGEV'e bağış yapan iş adamlarına usulsüz şekilde ihale verildiği haberleri manşetleri süsledi. Bu operasyon Erdoğan ile Gülen cemaati arasındaki gerginliğin de tam anlamıyla savaşa dönüşmesine neden oldu. Erdoğan, "Pararel" olarak yorumladığı cemaati bitireceğini ilan etti. İktidarı boyunca öve öve bitiremediği Fethullah Gülen'e 'Ne istediniz de vermedik?" diye sormaktan çekinmedi.
Ticarette önlenemeyen yükseliş
AKP iktidarı ile birlikte Erdoğan'ın çocukları da ticarette hızla yükselişe geçti. Recep Tayyip Erdoğan’ın yurt dışında bursla okuyan büyük oğlu Ahmet Burak 4 yılda Yüzde 50 ortağı olduğu “MB Denizcilik” adlı şirket, 6 Şubat 2007’de 95.7 metre uzunluğunda Safran 1 adında bir kuru yük gemisi aldı. Gemiyi satan Gürgem Deniz Nakliyat’tan Hasan Doğan, satış fiyatının 2 milyon 325 bin dolar olduğunu söyledi. Burak, gemiyi ortağı ile birlikte 500 bin doları peşin 36 ay taksitle satın aldı. Burak Erdoğan, ilerleyen zamanlarda büyük bir gemi filosunun sahibi oldu, diğer çocuklar da ticarete atıldı.

Barack Obama kimdir?

Barack Obama kimdir?

Barack Hussein Obama ABD’nin başkanıdır. Demokrat Partili Barack Hussein Obama, Kenya asıllı Müslüman bir baba ve beyaz bir Amerikalı annenin oğlu olarak 4 Ağustos 1961 tarihinde dünyaya gelmiştir. Anne ve babası Hawaii Üniversitesinde tanışıp evlenmiş ve Obama 2 yaşındayken anne baba boşanmıştır. Harvard Üniversitesi’nde burslu okuyan babası daha sonra Kenya’ya dönüş yapmış ve orada hükümet için çalışmıştır.
Amerika Başkanı Barack Obama
Amerika Başkanı Barack Obama
Obama 6 yaşındayken, annesi bu kez bir Endonezyalıyla evlenmiş, aile Cakarta’ya taşınmıştır. Endonezya’da yaşadığı 4 yıl boyunca laik ve Hıristiyan okullarda okuyan Obama, daha sonra büyükanne ve büyükbabasıyla yaşayacağı Hawaii’ye dönmüş, eğitimine burada devam etmiştir. Obama, New Yorktaki Columbia Üniversitesinde Siyasal Bilimler okumuş 1988’de Harvard Hukuk Fakültesi’ne girmiştir. Buradaki öğrenciliği sırasında “Harvard Law Review” dergisinin ilk Afrika kökenli Amerikalı yöneticisi olmuştur.
Obama, 1996-2004 yılları arasında Illinois eyalet senatörü olmuş 2004 yılında da ABD Senatosu’na seçilmiştir.Bu zaferin ardından popülerliği artan Obama, Washington’un en gözde isimlerinden biri haline gelmiştir. Barack Obama, 2007’nin başlarında başkan aday adayı olduğunu ilan etmesiyle birlikte, diğer aday adayı, eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın eşi Hillary Rodham Clinton ile uzun süreli bir mücadeleye girişmiştir.
Barack Obama’nın Demokrat Parti’nin resmen başkan adayı olduğu Haziran 2008’de kesinleşmiştir. Seçim kampanyasında “değişim” sloganını kullanmıştır. ABD’nin Irak’a müdahalesi öncesinde savaşa karşı olduğunu söyleyen ve Irak savaşının başından beri bunu eleştiren Obama, İranlı liderlerle de koşulsuz görüşmeden yana olduğunu söylemesi ilk başlarda tepkiyle karşılanmıştı.
Barack Obama, 1964 doğumlu olan ve kendisi gibi Harvard Hukuk Fakültesi mezunu olan Michelle Robinson ile evlidir. Çiftin, Malia ve Sasha adlı iki kız çocuğu bulunmaktadır. Obama, ikinci adının “Hussein” olmasından dolayı muhafazakar çevrelerden soğuk bir tutum görmüştür ve görmektedir. ABD tarihinde ilk siyahi başkan olan Barack Obama olmuştur. Etkileyici bir konuşmacı/hatip olan Obama aynı zamanda ABD’de bestseller olan bir yazardır.
Barack Obama’nın Doğum tarihi : 4 Ağustos 1961’dir. Hawaii. Etnik köken: Baba Kenyalı bir siyah, anne Kansaslı bir beyaz. Atalarında, Çeroki Kızılderilisi, İrlanda ve İskoç kanı da var. Barack ismi, “bereket” kelimesinden geliyor. Göbek adı Hussein.Dini ve mezhebi : Reformcu ve radikal olmayan bir cemaate sahip Hz. İsa’nın Birleşik Kilisesi’ne bağlı bir Protestan. Dedesi bir Müslümandı.
Eğitim durumu: İlkokula Endonezya’da, ortaokula Hawaii’de gitti. Columbia Üniversitesi’nde siyaset bilimi, Harvard’da hukuk okudu.Mesleği: Avukat, akademisyen ve 2005’ten beri federal düzeyde Senatör. Askerlik durumu: Hiç askerlik yapmadı. Lakabı: Ailesi ve arkadaşları ona “Barry” diyor, anneannesi ise “Bear” (Ayı). Gizli servis korumaların taktığı ad ise “Renegade” (Kaçak).En çok tekrarladığı laf: “Bakın size bir şey söyleyeyim.” Mezar taşında ne yazacak: İyi ve dürüst bir adamdı. İyi bir baba ve kocaydı. Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için kendisinden birşeyler verdi. Kullandığı otomobil: Chrysler 300C
Başlıca sloganları: “İnanabileceğimiz değişim” ve “Evet, yapabiliriz.” Rakipleri nasıl karaladı:Cumhuriyetçiler ona “Paris Hilton gibi bir meşhur” dediler. Genç kalabalıkları çekmesi nedeniyle “rock yıldızı” diye nitelendi. Gizli Müslüman olduğu, sosyalist eğilimleri bulunduğu ima edildi. CNN, ismini El Kaide lideri Usame bin Ladin ile karıştırdı.
En sevdiği özlü söz: “Senin önünde garibiz, yabancıyız, atalarımız gibi. Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir.” (Zebur’da, Hz. Davud’un duasını içeren “Tarihler” bölümünde 15’inci ayet. Obama, yazdığı biyografiye de bu ayetle başlamıştı) En sevdiği kitap: İncil ve Nobel ödüllü Tony Morrison’dan “Song of Solomon.” En sevdiği yemekler: Acılı yemekler ve pizza.

One Direction'la ilgili her şey! Kim bu çocuklar...

Dünyada ve Türkiye'de One Direction fırtınası esiyor. Peki nasıl bir grup bu One Direction. Fikir nasıl ortaya çıktı? İşte One Direction'la ilgili her şey...one direction kimdir ile ilgili görsel sonucu

one Direction 2010 yılında kurulan İngiliz-İrlandalı bir boy band*. Üyeleri; Louis Tomlinson, Harry Styles, Niall Horan, Zayn Mail ve Liam Payne. Grup, İngiliz televizyon müzik yarışması X Factor'ın yedinci sezonunu üçüncü bitirmelerinin ardından üne kavuştu.
NASIL ORTAYA ÇIKTILAR?
One Direction Temmuz 2010'da, grubun tüm üyeleri ayrı ayrı yarıştıklar X Factor’ın 'Erkekler' kategorisi elemelerini geçemedikten sonra kuruldu. Konuk jüri Nicole Scherzinger beş gencin bir grup kurmasını önerdikten sonra bir araya getirilen grup, yarışmanın 'Grup' kategorisini üçüncü bitirdi. Yarışmadan sonra One Direction, yarışma jürisi yapımcı Simon Cowell'ın ortağı olduğu Syco Records ile 2 milyon sterlin'lik bir anlaşma imzaladı.
KİMLER, NELER?
One Direction'ın çıkış albümü ‘All Night’ 2011 yılında; onu takip eden ‘Take Me Home’ 2012 yılında yayınlandı. Grup satış rakamlarıyla birçok rekora imza attı ve hemen hemen tüm müzik listelerinde en üst sırada yer aldı. Grubu en çok ses getiren parçaları 'What Makes You Beautiful' ve 'Live While We're Young' oldu.
Boy band konseptini yeniden canlandıran grup olarak nitelendirilen One Direction, bugüne kadar 14 milyondan fazla single, 8 milyondan fazla albüm sattı. BRIT Ödülleri ve MTV Video Müzik Ödülleri gibi organizasyonlarda birçok ödül kazanan One Direction için Haziran 2012 itibariyle biçilen değer 50 milyon dolar. Grup 2012 yılında müzik dergisi Billboard tarafından "Yılın Yeni Sanatçısı" ödülüne layık görülmüş,Huffington Post 2012'yi "One Direction'ın Yılı" ilan etmişti.
HAYRANLAR VE DİĞERLERİ
One Direction oldukça geniş bir hayran kitlesine sahip. Ergenlik öncesi ve ergen kızların çoğunluğunu oluşturduğu hayranların ismi 'Directioners' (Direction'cılar). Direction'cılar en az Justin Bieber hayranları 'Belieber'lar ve Lady Gaga hayranları 'Little Monster'lar kadar ateşli bir kitle.
Ve aynı Justin Bieber'da olduğu gibi, One Direction da hatrı sayılır bir anti-hayran kitlesine sahip. 'One Direction Berbat' isimli Facebook sayfası 11 bin, 'One Direction'dan nefret ediyorum' isimli Facebook sayfası ise 16 bini aşkın 'like'a sahip.
12 Şubat 2012'de ghero46 isimli YouTube kullanıcısı, siteye "Neden One Direction'dan NEFRET EDİYORUM" isimli bir video yükledi. ghero46 videoda ergenlik öncesi ve ergen kızların grup üyelerine karşı hissettikleri cinsel çekimi dile getirmelerinden ne kadar rahatsızlık duyduğunu anlatıyordu. Video bir yıl içinde yaklaşık 350 bin tık ve 11 bini aşkın yorum aldı.
ONLİNE GEÇMİŞLERİ
9 Ağustos 2010 yılında, grubun resmi sitesi olarak kullanılan OneDirectionMusic.com'un kaydı yapıldı. Eylül'ün 30'unda "One Direction" Facebook sayfası yaratıldı ve bugüne dek  15 milyonu aşkın 'like' aldı.29 Ekim'de @onedirection isimli Twitter hesabının kaydı yapıldı ve takip eden üç yıl içinde 12 milyon kişi tarafından takip edildi.
One Direction'ın İngiltere'de üne kavuşması, 4 Temmuz 2011'de başlatılan bir online pazarlama kampanyasıyla oldu. Grubun kurmaca fanatik bir hayranını konu alan kampanyaya göre, 1DCyberPunk isimli hayran One Direction'ın dizüstü bilgisayarını çalmış, gruba ait fotoğraf ve videoları yayınlamıştı. Grubun hayranları ise bu video ve fotoğraflara ulaşmak için birtakım online bulmacayı çözmeye davet ediliyordu.
                                
19 Ağustos 2011'de grubun 'All Night' albümünden hit parçası 'What Makes You Beautiful'ın müzik klibi, YouTube'daki OneDirectionVEVO sayfasına yüklendi. Şarkı, bugüne dek 370 milyonu aşkın tık aldı ve altına 1 milyonu aşkın yorum yapıldı.
Nisan'ın 21'inde YouTube kullanıcısı barelypolitical, grubun üyelerini zihinsel özürlü kişiler olarak resmeden bir parodi videosu yayınladı. Bu video, bugüne kadar 29 milyonu aşkın tık ve 95 bini aşkın yorum aldı. 20 Temmuz'da YouTube kullanıcısı BartBaKer, bir başka parodi videosu yayınladı ve 9 milyonu aşkın tık, 29 bini aşkın yorum aldı. Bu videoda One Direction üyelerini bir grup aşırı feminen erkek olarak resmediyordu.
                                
                                
Diğer YouToube kullanıcıları bu geleneği sürdürdü. Aralık 2012 itibariyle "what makes you beautiful parody" araması 3 bini aşkın sonuç veriyordu. Bu videoların içinde yüz binlerce kez izlenmiş birçok video vardı.
*Boy band: Erkek grubu anlamına gelen boy band (ya da boyband), genellikle genç erkek şarkıcılardan oluşan ve hayran kitlelerinin çoğunluğu genç kızlardan oluşan vokal grupları için kullanılan terim